Antik Yunan ve Roma'da Tıp


Antik Yunan ve Roma’da Tıp


 Yeni yazımızda ilginç bir konuya değineceğim. Antik çağ’da biline tığ nasıldı ? Bu çalışmayı sevgili dostum ve bölüm arkadaşım ile hazırlamıştık. Ona eğitim hayatımda bana çalışmalarda yardımcı olduğu için teşekkür ediyorum. Bizler çok güzel konular ve olaylar öğrendik şimdi sıra sizde.

Antik Yunan ve Roma dışında diğer medeniyetlerde Tıp nasıldı ?

 Mısır Duvar Kabartmasından bir İğdiş Etme sahnesi 
Tıp sanatı, uygarlık tarihi ile paralellik göstermektedir. Çünkü Tıp insan hayatı için çok önem arzetmekteydi. Tabii ki hastalık sebebi tarih öncesinde anlaşılamadığı için, hasta olan insanın ruhunu kötü ruhların kontrol ettiğini ve insan bedenini kullandıkları düşünülmekteydi. Bunun dışında kabile içerisindeki tabuya karşı geldiğinden dolayı tanrılar tarafından cezalandırıldıkları düşünülürdü.  Prehistorik dönemden beri karşılaşıla hastalıklarda tedavi olarak büyülere başvurulurdu. Ayrıca bitkisel tedavilerin kullanıldığı da bilinmektedir. İlk dönemlerde ilaç tedavisine başvurulmuş hatta cerrahi yöntemlere de başvurmuşlardır. Bu şekilde deney ve gözleme dayanan tıp uygulamaları dahil olmak üzere iki ayrı koldan gelişmiştir. Birinci grup tedavilerde hazırlanan ilaçların ağızdan veya parenteral yoldan verilmesi ve bunların kana karışarak etki göstermesi ile gerçekleşen tedavilerdi. İkinci grup tedavilerde ise hasta organların kesilerek çıkarılması, yaranın açılması ve ya dağlanması gibi tedaviler uygulanmaktaydı.  Araştırmacılar ise ilk cerrahi girişimin iğdiş (sünnet) etme yani kastrasyon  olduğunu iddia etmişlerdir.

                                   Ebers Papyrüsü                                       
Peki tıp konusunda en gelişmiş medeniyet hangisiydi diye bir soru soracaksak eğer Ebers papirüsü, Edwin Smith papirüsü ve Kasım Papirüsü gibi yazılı kaynaklardan bilgisine ulaştığımız Mısır Medeniyeti cevabını almaktayız. Homeros da bu cevabı tasdiklemiş, Odyssey kaynağında Mısırlıların en gelişmiş sanatının tıp olduğundan ve diğer toplumlardaki insalardan tıp konusunda yetenekli olduklarından bahsetmiştir. M.Ö. 4000 yılından M.Ö.525’e kadar Mısır’da tıp bilimi dinamik yapıda olmadığı için fazla değişmemişti. Bunun dışında diğer imparatorluklarla ilişkisi olduğu için Mısır firavunları yerel hekimlerini ve büyücülerini yurt dışına gönderiyordu. Peki bu  Mısırlı hekimler nasıl bir tedavi yöndemi geliştirmişlerdi şimdi ona değinelim. bu hekimler Nil nehrinin debisini inceleyerek insanın vücudunda hava su ve kan kanallarının teorisi geliştirmişlerdi. Nehrin bir kanalı bloke olduğu zaman ekinler sağlıksız oluyordu. Bu vücut için de geçerliydi. Bir kişi hasta olunca yapılması gereken ilk şey duş almak ve tüylerden arınmaktı. Bu şekilde bazı enfesksiyonlara engel olunabilirdi. Bunun dışında diyet yapmak, .çiğ balık ve kirli hayvan etinden uzak kalınması tavsiye edilirdi. Genel olarak Mısır tıbbında ameliyat gerektirmeyen cerrahi yani dişçilik ve çıkıkçılık bulunmaktaydı. 

                  Bir mumyadan çıkmış protez örneği                   

Heredot’a göre hekimler arasında uzmanlaşma yüksek derecede yer almaktaydı. Mısırda dişçiliğe bakacak olursak; halkın kullandığı buğday öğütme malzemeleri yeterince mahsülü ezmediğinden dolayı içinde kalan kum ve taş parçaları dişin sağlığını etkilemekteydi. Bu yüzden dişçilik bağımsız bir gelişim göstermişti.   Bunun dışında, protez kullanımını geliştirmişlerdi. Uzuv eksikliği ola halk yapay ayak ve yapay göz gibi hazırlanmış olan protezleri kullanmaktaydı. Fakat bunlar işlevsel değil dekoratifti. Defin için hazırlık olarak eksik olan vücut parçaları da eklenmekteydi. 

                                  Tılsımlar                             
Kötü tanrıların ve iblislerin bir çok hastalıktan sorumlu olduğu düşünülmektedi. Bu yüzden tedaviler doğa üstü bir unsura sahipti. Tedavi bir tanrıya şikayet ile mesela şifa büyü ve tehdit tanrıçası olan Sekhmet’e itiraz ile başlamaktaydı.Rahip ve hekimler arasında net bir ayrım yoktu Tedavi ritüeller, büyüler, tılsımlar ve muskalar yapılıyordu.  Simila similibus (benzer benzerle) adı taşıyan tıp prensibini kullanıyorlardı. Herhangi bir şekilde hastanın semptomlarına karşı özelliklere sahip olan bir madde, bitki veya hayvanlardan seçiliyordu. Örneğin, bir deve kuşu yumurtası kırık kafatası tedavisinde yer almaktadır 





Mısır Dışındaki Diğer Medeniyetlerde tıp nasıldı?
Koruyucu özelliğe sahip kil köpek figürinleri
Tıp konusundaki bu çabaları Yunanlar hariç, daha sonraki medeniyetleri etkilemiştir. Aynı zamanda Assur ve Babil gibi antik çağ medeniyetlerinde hekimlik önemli bir rol oynamıştır. Babiller kavramsal açıdan hastalıkları nedensellik ilkesine bağlı olarak ayırt etmişlerdir. “Doğal” olan veya “beklenen” sebepleri olan hastalıkları, doğaüstü nedenle ile olan hastalıklardan ve büyücülük ile bağdaşlaştırılan hastalıklardan ayırmaktaydılar. Bu doğal ve beklenen hastalıklar yılan, akrep sokması, köpek ısırması ve kısırlık gibi adlandırılan hastalıklardan ve buna benzer hastalıklardan oluşmaktaydı. Kötü ruhları ve epilepsiyi, sıtmayı ve vebayı kovmak için ritüeller ve büyüler yapılırdı. 
         Assur Medeniyeti Duvar Kabartması           
Büyülü sözler ile eşlik edilecek dini törenler için baş rahip’e başvurulurdu. Koruyucu özelliklere sahip figürünler ile küçük boyutlu, boyanmış ahşap ve kil heykelcikler bu ritüellerin önemli bir parçasıydı. 'Kuş adam', 'balık adam', 'öküz adam' veya 'aslan adam' gibi isimlerle bilinen bu melez yaratıkların bazıları ayrıca Assur saraylarının duvarlarında yer alan taş kabartmalarda da tasvir edilmektedir Babil’de ilaç olarak kullandıkları 384 adet farklı malzeme tespit edilmiştir. Bunların 75%'i bitkisel, 10%'u mineral, 15%'i ise hayvansaldı .Şifa sanatının özelliklerinden biri olan bitkiler için kodlu ve gizli isimler kullanılmış, mesela 'kırılabilir ahşap bitkisi' Özellikle güçlü etkiye sahip bitkilerin kodlanması Antik Çağ’daki hekimlerin becerilerini, sanat ve sırlarını korumak için geliştirdikleri bir teknik olarak açıklanabilir.  Babilliler, eski çağlarda kullanılan fal yöntemlerinden biri olan hayvan iç organlarının kullanılarak kehanette bulunma uygulaması sayesinde koyunun anatomisi hakkında bilgi elde etmişler. Ancak insan vücudu hakkında fazla bilgiye sahip değillerdi. Mısır’da gibi, Güney Mezopotamya'nın kendine özgü suni sulama sistemi görüntüsünü iç organ sistemine dönüştürür. Kanallar gerçek bir sulama sisteminde olduğu gibi tıkanabiliyor, bentler yıkılabiliyordu. Hastalık, vücudu saran küçük kanallarda tıkanmaya yol açan bir şey olarak görülüyordu. 
Karaciğer falını gösteren kabartma
Hitit medeniyeti ise hastalık faktörlerini, insanların yanlış ve ihmalkar davranışlar sonucunda öfkelenen tanrılar ve tanrıçalar, kara büyü, kötü güçlere dayandırmaktaydı. Hititler’in hastalıklardan korunma yöntemleri arasında dua etme ve kurban sunmanın yanı sıra, temizlik ayrı bir yer tutmaktadır. Bu toplumda tanrılara yaklaşmanın ön koşulu temizlikti. Örneğin, kralın içme suyunda ya da yemeğinde kıl parçası veya saç bulunduğu takdirde buna neden olan kişi ağır bir şekilde cezalandırılırdı.  Tedaviler ise temel olarak ikiye ayrılıyordu. Majik(büyü) ritüeller ile tedavi, diğeri ise droglar (bitkilerin bir hastalığa iyi gelen etken maddeyi ve ya maddelerini yüksek oranda içeren yerleri) kullanılarak yapılan tedavi yöntemlerini kullanıyorlardı. Majik ritüellerde kullanılan tedavide ‘günah keçisi’ hasta organların köpeğe yalatılması örnek olarak gösterilebilir. Köpek dışında bazı bitkilerinde karıştırılması gösterilebilir. Hititlerin hastalıkları teşhis etmek için fallara başvurmaktaydı. Uyguladıkları fal türlerin arasında kuş falı, karaciğer falı, talih ve yılan (balığı) falı sayılabilir Ayrıca, bu yöntemler arasında Hititçe’de s uppi sesk terimi ile ifade edilen ‘temiz uyku’ yer almaktadır. Hititler tanrıların rüyalar yoluyla insanoğluna isteklerini bildirdiklerine inanıyorlardı. Bu törende Antik Yunan ve Roma tıp sanatı ile paralellik görmekteyiz.  Ancak Hitit, Mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinde tıp yöntemlerinin vurgusu din ve büyü üzerine olduğu halde, antik Yunan ve Roma’da tıp sanatı felsefe ve bilim kullanılarak gelişmişti. 
Epilepsi hastalığının anlatıldığı kabartma 
Sonuç olarak tedavi yöntemleri geliştirmek büyük önem arz etmekteyken aynı zamanda tedavi yöntemleri inanç sistemine göre de şekillenmekteydi. Her medeniyet kendi inancı doğrultusunda hareket ederek tedavi yöntemlerine başvurmuş ve halka katkıda bulunurken aynı zamanda tıbba da katkı sağlayarak çağlardan çağlara üzerine birşeyler eklenmesi ile günümüze kadar tıbbı geliştirecek nesillere yol açmışlardır.  Diğer yazımızda Antik Yunan ve Roma’daki tıbbın nasıl geliştiğini öğreneceğiz. 












lter Uzel, Anadolu’da bulunan Antik Tıp Aletleri
Homer, Odyssey, IV, ss. 229-232
Plinio Prioreschi, A History of Medicine: Primitive and Ancient Medicine, Bölüm I
Eric H. Cline, Jill Rubalcaba, The World in Ancient Times: The Ancient Egyption World
Jessica Priestley, Herodotus and Hellenistic Culture: Literary Studies in the Reception of the Histories
R.J. Forshaw, The practice of dentistry in ancient Egypt, British Dental Journal 206
Barbara Bök, Antik Mezopotamya’da Tıp, Aktüel Arkeoloji Dergisi, 42.sayı
Şahinbaş Erginöz, Hitit Döneminde Anadolu’da Hastalıklar, Tedaviler ve Hekimler, Aktüel Arkeoloji




Yorumlar

Popüler Yayınlar