Antik Çağ'da Tıp Aletleri ve Tedavi Yöntemleri



ANTİK ÇAĞ'DA TIP ALETLERİ ve TEDAVİ YÖNTEMLERİ


TIP ALETLERİ

Antik tıp aletleri ile bilgi Rölyefler, antik metinler ve tıbbi alet buluntuları ile ortaya çıkmaktadır. Örneğin Atina Akropolis’inin güneyindeki Asklepion’da bulunan bir mezar stelinde kutu betiminin içinde tıp aletlerinin çeşidi görülmektedir. Dünyanın en eski metal bronz ve bakır olarak cerrahi aletleri 6. Hanedan döneminde kraliyet doktoru mezarında keşfedilmiştir.




Orta Mısır’da Kom Ombo tapınağı’nn kuzey batı duvarını hiç tarafındaki stelde 29 cerrahi alet örneği yer almaktadır. 





Publius Aelius Pius Curtianus’a ait mezar steli .   
M.Ö. 3. yüzyıla ait Roma Cağı hekimi olan Publius Aelius Pius Curtianus’a ait mezar stelinde açık bir alet kutusunun içinde ise sayılabilen 10 adet tıbbi alet ve kan alma kapları bulunmaktadır. Farklı bir örnek olarak göstereceğimiz Anadolu'daki mezar stellerinde hekim aletlerinden en çok cucurbitula, yani kan alma kabına yer verilmiştir. 


İapix ve Aeneas


Tıp aletlerinin görüldüğü bu örneklerin dışında bir de tıp aletlerinin nasıl kullanıldığına dair eserler de bulunmaktadır. Tıp aletlerinin nasıl kullanıldığını anlatan en eski resim Pompei'de bulunan M.S.1. yüzyıla tarihlenen fresktir. Bu freskte hekim İapix Afrodit'in oğlu yaralı Aeneas’ın baldırınan ok parçasını pensle çıkarmaktadır.






                 Fildişi aletler .              
Maden çağından önceki tıp aletlerine bakacak olursak kullanılan materyaller kuvars, kemik, fildişi, obsidyen, çakmaktaşı olmuştur. Çakmaktaşı ve obsidyen günümüzde cerrahide kullanılan çelikten daha keskindir. Bu materyaller ile spatül, bıçak, iğne, sonda gibi aletler yapılmıştır. Maden çağına girdikten sonra Eski Yunan'da alet yapma konusunda az alet girişiminde bulunulmuş. Hippokrat döneminden sonra ise gelişmeye başlayan klasik cerrahi müdahalesi İskenderiye'de mükemmelleşerek alet sayısı giderek artmaya başlamıştır. Roma döneminde savaşlar tıp ve cerrahinin hızlı şekilde ilerlemesine sebep olmuştur ve buna bağlı olarak aletler daha detaylanmıştır. Antik tıp aletlerinin yapımcıları üç ana materyal kullanmıştır: bakır, demir, ve bronz. Bunun yanında kalay, gümüş, altın, boynuz, tahta, kemik, fildişi gibi materyallerde kullanılırdı. Kesici alet yapımında daha çok yüksek kalitede bronz kullanılırdı, çünkü bronz anti-bakteriyel özelliğe ve çelik ile aynı keskinliğe sahipti. Hippokrat aletler için "yalnız bronzu tercih edin çünkü iyi işlenir ve onunla kullanışlı aletler yapılır" demiştir. 

Ä°lgili resim
                   Döküm Tekniği              
Alet yapımı tekniğinde iki yöntem vardır. Döküm ve tavlama - döğme. Döküm teknikleri ancak kabzaların yapımında veya aletlerin süslemelerinde kullanılır. Diğer tüm aletler demircilik metotları ile yapılmıştır. Bu aletler genelde masif halde kullanılırdı, fakat ender cerrahi aletleri birkaç parçanın birleştirilmesiyle yapılırdı.  Buluntulardan anlaşıldığına göre çekiçleme lehimleme ve birleştirme işlemi tamamlandıktan sonra aletlerin ince işleri ve süslemeleri yapılır, daha sonra da cilalamaya geçilirdi. 

Vajinal Speculum, Roma örneği
Bazı bıçakların uçlarının değişilebilir olduğundan bahsedilmiştir. Antik Yunan ve Roma’da tıp aletleri yeteri kadar sağlam ve rahat olacak şekilde tasarlanıyordu. Hippokrates aletin ağırlık, zerafet ve boyutuna dikkat edilmesini ayrıca aletin kullanışlı olması gerektiğini söylemiştir. Alet yapımıyla ilgili en eski belgeler Antonius Pius dönemine aittir, M.S. 161-180. Bunun dışında eski Yunan ve Roma'da tıp aletlerinin yapıldığı özel endüstri merkezlerinin olduğu düşünülmektedir. 



Ä°lgili resim
Roma'da kadın doğumu için 
alet örneği Vajinal Speculum
Peki ne tür aletler bulunmaktaydı bunlardan bahsedelim. Bıçaklar, hemostaz (kan dindirme aletleri), pensler, ilaç kapları ve alet kutuları, koterler (dağlama aleti), kadın doğum aletleri, çengeller, spatüller, göz hekimliği ve üroloji aletleri, sondalar, küret (kazıyıcı) gibi aletler kullanılırdı. 


Ä°lgili resim
İslam Dönemi Tıp Aletleri çalışması
Alet buluntuları ise Pompeii, Bingen, Anadolu’da Ephesus ve Kolophon koleksiyonlarında bulunmaktadır. Aletlerin tarihlendirilmesine bakacak olursak üstün işçilikle hazırlanmış, torna işi süsleme içermeyen aletler Yunan çağı M.Ö:5.yy-MS.2.yy, dairesel kabartmalar, yaprak gibi bezemeler ile süslenmiştir. Ergonomik aletler Roma çağı aletleri, M.Ö.5.yy-M.S.5.yy. Roma çağından sonra Bizans ve İslam çağında alet yapımında daha basit yöntemler kullanılmıştır. Yapılmış olan tıp aletlerinin ise sahte olup olmadığını anlamanın yolu ise aletlerin madde analizlerinde tipoloji ve alet ergonomisinde ve şekillerinin karşılaştırılmasıdır. Madde analizi sonucunda çinko oranı yüksek çıkmaktadır. Roma dönemine ait olduğu bilinen bulgular, belirlenmiş aletler ile karşılaştırıldığında sahte bıçaklar demirden değil bakırdan yapıldığı için tipolojik olarak zamanının aletlerine benzemediği görülmektedir.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Ä°lgili resim
Trepanasyon uygulanmış kafatası
Cerrahi uygulamalar Neolitik Çağda ortaya çıkmıştır. Özellikle Avrupa ve Orta Doğu'da yaygın trepanasyon tedavi biçimde görülmeye başlanmıştır. Anadolu'da bu uygulamanın tarihi M.Ö. 10,000'lere kadar uzanmaktadır ve bilinen en eski tıp operasyonudur. Anadolu’da trepanasyon’un uygulandığı ilk kafatası örneği Aksaray yakınlarında yer alan çanak çömlek öncesi neolitik evreye ait Aşıklı Höyükten gelmektedir. Kafa tasında delici bir alet yardımı ile delik açılarak aslında beyindeki basıncın azaltılmasına yardımcı olurlarken yapmak istedikleri insanın ruhuna karışmış kötü ruhların ve deliliğin yok etmekti. Bu inanış sayesinde trepanasyon yöntemi ortaya çıkmıştı. Bu yöntem Antik Yunan'da ve Roma’da ünlü doktorlar olan Hippokrates ve Galen tarafından da kullanılıyordu. Kafatası yaralanmalarında zedelenme olan yere dokunulmadan yara steril tutulur ve böylece iyileşme süresini hızlandırırlardı. Kırık var ise işlem uygulanmaz, eğer kırık yok ise kafatasında delik açılırdı. Çöküntü varsa kazınarak yok edilirdi. 


Koterizasyon İşlemi
Roma döneminde Galen tarafından kanamaya müdahale geliştirilmiştir. “Corpus Hippocratium”’ da kanamanın durdurulması için  ilaç tedavisi tavsiye ediliyordu. Kullandığı yöntemler ise parmak basıncı ilaç tatbiki, çengelle burma, penset ile tutup dikiş koyma yöntemleriydi. Basit tedaviler arasında ise, yara pansumanı için yara beyaz şarap ile yıkanıp temizlenir ve keten bez ile kurutulurdu. Çürümüş et olup olmadığı kontrol edilirdi. Yarada irin varsa yara kapatılmazdı. Eğer irin yoksa yara, bronz bir iğne yardımı ile dikilerek dikiş yeri bakır - oksit ve baldan oluşan bir karışım ile kapatılırdı. Pansuman materyali olarak da şarap ile ıslatılmış iki kat kumaş üzerine kuru sünger ve bir avuç yaprak kullanılırdı. Yapraklar hızlı buharlaşmayı önlemek amacı ile kullanılmış olabilirdi. Son olarak bandaj yapılarak ağızdan da ilaç verilirdi. Sporcular için tekrarlayan omuz çıkıklarında ise hastaya önce Hippokrat tezgahında tedavi uygulanırdı. Bu, makaralı çekme aygıtında tedavi yöntemiydi. Sık tekrarlayan çıkıklarda ise koltuk altı derisinden sıcak koter sokulurdu ve o koterin ağırlık noktasına yani ortasına ayrıca sıcak bir koter daha saplanırdı. Bu derilerin ve kasın retrakte (kasın büzülmesi) olması ile çıkık yerine yerleşirdi. Son olarak hiçbir tedavi özelliği göstermeyen yün yaranın üzerine bastırılırdı. Kırık ile iki kemik arasındaki eklemi ayırt etmek için kafa tıraş edilir, yara genişletilir, etrafındaki deri kaldırılarak boşluk keten tiftiği ile doldurulur sonra yara kaynamış sirke ve arpa unundan yapılmış lapa ile kaplanıp bandajla tamamen kapatılırdı. Kırık olan burun kemiği ise yara şarap ile yıkanır özel bronz spatül ile burun kemiği kaldırılırdı. Bu tedavilerin dışında bitki tedavileri ve kült tedavileri uygulamaları da bulunmaktaydı. 

Bitki Tedavileri 

Tarihte tıbbi bitkilerin kullanımı hakkında elimize ulaşan ilk yazılı kaynaklar Sümer'lerden kalan ve yaklaşık M.Ö. 3000 yıllarına tarihlenen çivi yazısı tabletlerdir. Bu tabletlere göre tedavi, rahip ve hekimler tarafından büyü ile, önemli bir kısmı ise bitkilerle hazırlanan özel ilaçlar yardımıyla yapılıyordu. Mısır’da ise M.S. 19. yüzyılda bulunan ve yaklaşık M.Ö. 1550’e tarihlenen “Ebers Papirüsü”’nde, 877 bitkisel ilacın tarifinden ve büyülerden bahsetmektedir. Papirüs’de, kötü ruhları def etmek için hayvanların dışkısının vücuda sürüldüğünden söz edilmektedir. Bunun dışında bitkilerin içinden Mısırlılara göre, sarımsak ve soğan dayanıklılığa yardımcı olmaktadır. Sarımsak, rutin şekilde astımı veya akciğeri bunun dışında bronşit şikayetleri olanları tedavi etmek için verilmekteydi. Soğan ise sindirim sistemi problemleri yaşayanlara yardımcı olması için kullanılmıştır. Antik Yunan ve Roma’da aynı bitkiler hekimler tarafından halkın tedavisinde kullanıyordu. 

De historia plantarum et De causis plantarum
Italy, 1523-1534
Tephratos'un Büstü
Tıbbi bitkileri botanik açıdan ayrıntılı bir şekilde inceleyen ilk bilim insanı Theophrastos’tur. Tedavi için kullanılan bitkileri doğanın mucizeleri fikrini bilimsel bir temele oturtmaya çalışmış ve bitkilerin biyolojik özellikleri ile tanımlamıştır. 10 ciltlik “De Causis” isimli eserinde bitkileri öz suyu karakterlerine, çöplerine yapraklarına ve tomurcuklarına, çiçek ve meyvelerine göre sınıflara ayırmıştır. İlk kez çiçekli ve çiçeksiz bitki ayrımını yapan ve ağaçlardaki yaş halkalarını tanımlayan yine Theophratos’tur. 

materia medica ile ilgili görsel sonucu
De Materia Medica örneği
M.S.1 yüzyılda yaşayan Pedanios Dioskorides’in, “Demeteria Medica” isimli beş ciltlik eseri tıbbi bitkiler konusunu geliştirmiştir. Anavarza’da doğan Dioskorides, Anadolu’da tıbbi bitkiler hakkında kapsamlı bilgi veren ilk kişi olarak kabul edilmektedir. Roma İmparatorları Caligula, Claudius ve Neron’un hüküm sürdükleri dönemlerde Roma ordusunda hekim olarak görev yaptığı ve Roma İmparatorluğu sınırları içindeki pek çok yeri gezdiği bilinmektedir. Gittiği yerlerde tıbbi bitkiler üzerinde incelemeler yapmış ve bunları “Demeteria Medica” isimli kitabında işlemiştir. Bu eserde bitkinin adı, şekli, botanik özellikleri, toplama dönemi, ilaç olarak kullanılan kısımları, kullanım amaçları, kullanacak miktar ve dozajı, hazırlanması, tıbbi olmayan kullanımları gibi bilgileri içemektedir. 

Ä°lgili resim
Naturalis Historia 
Dioskorides ile aynı çağda yaşamış olan Naturalis Historia kitabının yazarı Gaius Plinius Secundus M.S. 23 İtalya’da doğmuştur. 37 ciltten oluşan doğa tarihi “Naturalis Historia”, doğa bilimleri açısından yazılan ilk ansiklopedik sayılabilecek kapsamda büyük bir eserdir. Bitki tedavileri bu kitabın bir cildinde yer almaktadır. Diğer ciltlerinde ise tıp dışında tartışılması gereken diğer bilimsel konular yer almaktadır.

Bitki tedavisini kullanan diğer bir hekim olan Galen’in büyük ölçüde bitkisel drogların kullanarak hazırladığı ilaç karışımları içinde, yılan eti, afyon, bal, tarçın, şarap gibi yaklaşık 70 madde içeren “tiryak” formülasyonu özellikle çok ünlü olmuştur. İmparator Marcus Aurelius tarafından zehirlenmesine tedbir ve sağlıklı yaşamak amacıyla kullanılmıştır. 
Ä°lgili resim
Soldan Sağa Apollon, Chiron ve Asklepios
Yunan Mitolojisine bakmamız gerekirse Apollon oğlunu Asklepios’u yaşlı ve bilge kentauros Kheiron’a emanet etmiş. Kheiron Asklepios’a tedavi sanatının tüm inceliklerini, bitki köklerinin sırlarını, otların sakinleştirici özelliklerini öğretmiştir. Bilgelik ve cesaret tanrıçası Athena yetenekli hekime Medusa’nın kanını hediye edince ölüleri diriltme yeteneğine sahip olmuştur fakat bu durum Zeus’u kızdırması üzerine Asklepios'u yıldırımlar ile cezalandırmıştır. Asklepios’un elindeki ölümsüzlük reçetesi yağan yağmurla birlikte toprağa karışarak düştüğü yerde sarımsak filizlenmiştir. Bu filizlenen bitki tüm hastalıklara çare olduğu düşünülmekteydi. Ebers Papirüs’nde vücutta meydana gelen tümörler ve apseler için ayrıca parazitlerin yok edilmesinde kullanılabildiğinden söz edilir. Hippokrat, akciğer hastalığının tedavisinde ve karında kistik oluşumunu yok etmekte kullanmıştır. Dioskorides için ise kanı temizlemekte en önemli bitki kaynağıydı. Diğer bir bitki olan Artemisia cinsine ait pelin otu doğumu kolaylaştırmak amacıyla kullanılmıştır. İstenmeyen gebeliği de sonlandırmak için etkili olduğu inancı yaygındır. Bitkiler ancak abdest benzeri kişisel temizlik işleminden sonra toplanır. Aksi halde bitkinin tedavi edici özelliğinin kaybedileceği düşünülürdü. 


   Dioscorides'in kitabından adam otu betimi    
Bitkilerin toplanma ritüelleri de vardı. Mesela Adam Otu'nun toplanma ritüeli kadar ayrıntı içermezdi. İkiye çatallanmış kazık kökü insana benzetildi için pek çok kültür tarafından sihirli olarak kabul edilmiş. Ayrıca kökü ile hazırlanan insan figürleri kötü ruhları ve kötü talihi uzaklaştırmak için kullanılmıştır. Lucius Apuleius “Herbaryum” isimli eserinde, adam otunun topraktan sökülmesi ritüelinin ayrıntılarından bahseder. Kökün topraktan bir insan tarafından çıkarılması cinayeti çağrıştırmaktaydı. Bu işlem sırasında kökten geldiğine inanılan çığlık seslerinin insanın çıldırtacağına hatta öldüreceğine inanılırdı. Bu sebeple kökün topraktan çıkarılmasında köpek kullanılırdı. Apuleius bu bitkiden yiyen kişinin bir derin uykuya daldığını, bacak kesilse bile hiçbir şey hissetmediğini söylemiştir. Dioskorides ise parçalanmış kök parçalarıyla şarabı karıştırarak hastalarında bunu içirirdi. Zehirli olan bitkinin bulunan maddeler belli bir miktar üzerinde alınırsa hastayı öldürme ihtimali olduğundan çok dikkatli bir şekilde doz ayarı yapılırdı. 

Narkotik etkiye sahip bir bitki olan haşhaşın ilk izleri geç bronz çağına kadar çekilmektedir. Anadolu’da bulunan M.Ö. 1400-1200 tarihlenen New York Metropolitan Müzesi’nde muhafaza edilen altın iğne başları da Hititler zamanında bir tarım ürünü olan haşhaş kapsülü şeklindedir. Hititçe "haşşikka" isminin aynı zamanda uyumak anlamına gelmesi o dönemde bitkinin etkisinin bilindiğine işarettir. Antik Yunan’da haşhaş kapsülü hem günlük hayatta hem ilaç olarak hem de ritüellerde kullanılırdı. Haşhaş kapsülleri çok sayıdaki tohumlarıyla bereket ve bolluğu temsil etmesi de ayrıca Hades tarafından ölüler ülkesine kaçırılan Persephone’nin acısını uykuya dalarak unutmasına yardımcı olduğu için bereket tanrıçası Demeter'e affedilmişti.

Ä°lgili resim
KYRENAIKA, Kyrene, 308 BC. gümüş Didrahmi


İsmi ulaşmış olan ve motiflerde gösterilmiş diğer bir bitki olan Silphium bitkisi, M.S. 3. y.y tamamen adı insanoğlu tarafından yok edilen ilk tür olarak tarihe geçer. 







Hermann Köhler, Köhler's Medizinal-Plafzen kitabından Baldıran otu örneği, 19.yy ortası


Çok eski çağlardan beri tanınan ve meyvelerinin ağrı kesici kasılmaları önleyici sakinleştirici olduğu bilinen Baldıran tedavi edici tozu ile toksik dozu birbirine çok yakın olduğu için özellikle istisnai durumlarda ve çok düşük dozlarda kullanıldığına dair kanıtlar mevcuttur. Devletin tarılara inanmamakla gençliği yozlaştırmak suçları ile  ölüm cezasına çarptırılmış filozof Sokrates’in ölüm cezasında kullanılmıştır. 

Kült (Dini) Tedavileri

“Salgın Hastalıklar Üzerine” adlı eser doktorların seyahat ettiğine dair en iyi örnektir. Seyahat edenler yalnızca doktorlar değildi. Seyahat masraflarına ve zorluklarına güçleri yettiği ölçüde hastalarda seyahat ederdi.



Epidauros Arkeoloji Müzesinden Asklepios Heykeli
Sağlık tanrıları arasında en bilineni Asklepios’tur. Kült tedavilerinin yapılacağı yerlerde Asklepios için yapılacak tapınakların yerleri özenle seçiliyordu. Bu duruma paralel olarak ise Asklepios’un kültü Akdeniz’de yayıldıkça büyük ve küçük çeşitli merkezlerde, en erken M.Ö. 6.yy tarihli olmak üzere, Asklepios adına atfedilen tapınaklar inşa edilmiştir. Kıta Yunanistan’ında 171 Asklepios Tapınağı, Akdeniz Dünyası diğer bölgelerinde ise, yalnızca Roma'da 33 olmak üzere, 700 Asklepios merkezi tespit edilmiştir. 


Kos Asklepeion planı
               
İnsanlar şifa bulmak veya sağlıklarını korumak amacıyla, dua etmek için bahsedilen sağlık tanrılarının tapınaklarına geliyorlardı. Asklepios kültünde tapınağa gelen hastalar çeşitli aşamalardan geçiyordu. Bu aşamalardan ilki banyo yapmak, bir kurban adamak, kutsal alan çevresinde dolaşmak gibi ayinler oluşturuyordu. 


Kos Asklepeion canlandırması


Epidauros Asklepeion'u Canlandırması
Epidauros Asklepeion'u ilk kurulan ve en önemli sağlık merkeziydi. Epidauros sonra Pergamon Asklepeion'u da en önemli sağlık merkeziydi. Çoğu Asklepeion gibi Pergamon Asklepeion’u hastaya sağlıklı bir çevre sağlamak, yeterli su kaynaklarına sahip olmak amacıyla şehir merkezi dışında kurulmuştur. M.S. 2 yy yaşamış ünlü hatip Aristides geçirdiği çeşitli hastalıklar nedeniyle Pergamon’daki Asklepios tapınağında 10 yıl kalmıştır ve  burada geçirdiği süre boyunca yüzlerce rüyayı, rüyalar sonucunda geçirdiği sayısız tedaviyi “Kutsal Anlatılar" adını verdiği günlüğünde kaleme almıştır.

Pergamon Asklepeion Planı
Tıp, aynı zamanda yarışma aktivitesi olarak görülüyordu. M.S. 2.yy’da o dönemde önemli bir şifa merkezi olan Ephesus’ta ele geçen yazıtlarda hekim yarışmalarının yapıldığı bilinmektedir. Yazıtlardan öğrenebildiğimiz cerrahi, tıp aletleri, sözlü ya da metin kompozisyon yarışması, problem çözme (problemata) gibi kategoriler vardı. Kos, Epidauros ve Tricca’daki Asklepion’larındaki yazıtlara göre festivaller düzenleniyordu. Pan-Hellenik Asklepiadlar M.Ö. 5.yy’da kuruldu ve her dört yılda bir Asklepios adına tiyatro, spor ve müzik aktivitelerinin yapıldığı bilinmektedir. 

Teşhis (diagnosis) ve tedavi (therapeia), rahip hekimler (Asklepiades) tarafından gerçekleştirilirdi. Asklepieionlardaki en yaygın tedavi yöntemlerinde Psikoterapi, telkin, rüya / inkubasyon (incubare) odaları önemli rol üstlenmiştir; hasta, temizlik ardından, bu odalarda istihareye yatırılır; Asklepios’un hastayı rüyasında ziyaret ederek ona uygun ilacı ve tedaviyi gösterir ya da bir yılanı hastanın yaralarını yalayarak iyileştirmesi için gönderirdi. Rahip hekimler hastanın gördüğü rüyaları yorumladıktan sonra, tedavi yöntemine karar verirlerdi.

Tapınaklara tedavi olmak için gelen hasta ve yaralı insanların mucizevi iyileşme süreçleri ile ilgili detaylı bilgi veren yazıtlardan oluşan buluntular vardır. Diğer hastalar da iyileşen vücut kısımları temsil eden adak modelleri vererek şükranlarını gösteriyorlardı.Genellikle pişmiş topraktan yapılan bu adaklar tapınakta yer alan raflarda tapınak duvarlarında veya tavana asılı olarak sergileniyorlardı. Günümüze ulaşan adak modelleri arasında yer alan göğüs, üreme organları, kulak ve gözlere ait pişmiş toprak modeller üzerinde asılmaları için bir delik bulunuyordu. 

Adaklar, Korinth müzesi 
Korint yerel çiftlik ve köylerde yaşayan halk arasında özellikle ayak ve bacak tedavileri ile ünlüdür. Tarımla uğraşan bir nüfusa sahip olan orta İtalya’da Roma’nın doğusunda yer alan Ponte di nona, benzer şekilde ünlü bir tedavi merkezine sahipti. Korint antik çağda fuhuş ve cinsel ahlaksız ile ünlü bir yerdi. Bu nedenle Korint’te bulunan Asklepeion zührevi hastalıkları tedavisinde uzmanlaşmış bir sağlık merkezi olması muhtemeldir. 


Ä°lgili resim
a) Zührevi hastalık için yapılmış adak
b) Rahim perdesi için yapılmış adak
Atina Akropolisi'nin güneybatı yamacında kurulu olan Asklepeion’un uzmanlık alanın göz hastalıklarıydı. Burada bulunan adak heykellerinin yüzde 40’ını göz modelleri oluşturmaktadır. Korinth'te bulunan üç tane göz adakları göz tedavisinde Korint'e değil, Atina'ya gidildiğinin göstergesiydi. Asklepios tapınağında bulunan çok sayıda göğüs modeli kalp rahatsızlıkları alanında uzmanlaştığına işaret etmektedir. 

Pergamon’da bulunan adak heykelleri Yunanistan’daki örneklerden farklı olarak pişmiş topraktan değil metalden üretiliyordu. İtalya'da bulunan tapınaklarda ise kadın doğurganlığına ve doğuma önem verilmiştir. Ele geçen rahim biçimli adak hediyeleri röntgenden geçirildiğinde elde edilen filmlerde içerisinde 1 cm genişliğinde küçük küreler olduğu anlaşılmıştır. Bu küreler embriyoları temsil etmektedir. İnkübasyon tedavisi bugün hala Doğu Akdeniz de uygulanan bir tedavi yöntemidir hastalar hala mucizevi şifa yöntemleri aramak için Doğu Ortodoks Hristiyan kiliseleri gitmektedir. Tıp sanatı uygarlıklar arasında paralellik göstermektedir. Örnek olarak Mısırlılar’ın, Babiller’in ve Yunanlılar’ın aynı bitkilerin özellikleri inceleyerek drog, Hititlerin ve Yunanlıların inkubasyon uygulamasının kullanımı. Zaman içerisinde bir felsefeyi savunan Antik Yunan hekimleri tarafından geliştirilerek kendisinden sonraki hekimlere aktarmışlardır. 

Sonuç olarak Mısır’da, Babil’de ve Hitit’te tıp sanatında aynı uygulamalar kullanılarak geleneğe bağlı olup yeni bir teknik geliştirilmemişti. Antik Yunan da sadece kendi içerisinde gelişmeyerek diğer medeniyetlerden de tıbbi uygulamaları örnek almıştır.  Romalılar Yunan tıbbındaki uygulamaları kullanarak savaşların çok olması sebebiyle cerrahi ve alet yapımı konusunda diğer medeniyetlerden daha çok gelişmişlerdi. Antik Yunan ve Roma modern bilimsel tıbbın temelini oluşturmuştur. Tıp bu dönemden sonra basitleşmiştir. M.S. 18-19. yy’da yaşayan hekimler antik çağdaki metinleri kullanarak modern tıbbı geliştirmişlerdir. 


Tıbbın temeline bakmak gerekirse antik çağ medeniyetlerin hepsinde dini ritüeller, bitki tedavisi ve cerrahi gibi uygulamalar vardı. Ancak Yunan’da ve Roma’da dini ritüellerden ziyade bilimsel tıp daha önemliydi. Hekimler belli bir felsefeyi temsil eden okulları seçerek, okulun felsefesine uygun tedavi yöntemlerini uyguluyorlardı.  Mısır’da ve Babil’de insan vücudu nehirler ile ilişkilendirilerek hastalık tedavisi uygulanıyordu. Bilimsel araştırma yapılırken doğa seyredilerek uygulamalar doğa ile bütünleştiriliyordu. Antik Yunanistan’da ise daha farklı olarak araştırmalar doğada göremedikleri, kendilerinin yarattığı pneuma ve atom kavramlarından bahsedilirdi. Hekimler arasında yarışmalar yapılırdı. Hekimliği kompleks olarak görüyorlardı. Bunu sağlık merkezlerindeki kompleks yapıdan anlamaktayız. Asklepionlarda spor, temizlik, doğada yürüyüşü, müzik tedavisi, sağlıklı yaşam ve ruh sağlığı gibi kavramlar ile ilgilenilirdi. Asklepionlara iyileşmesini istedikleri, iyileşen organlarının adak heykelcikleri sunulurdu. Asklepionlarda sağlıklı olmak sadece hasta olmamak anlamına gelmiyordu. Sporla uğraşmak, temiz olmak, temiz havada bulunmak, stresten uzak kalmak da sağlıklı olmanın gerektirdiği bir durumdu. Böylece insanlık tarihinde sağlık kavramı ilk defa bu derecede kapsamlı olmuştur. 

Antik Yunan’da Roma’da ve bu medeniyetlerin öncesinde kök salmış medeniyetlerin tıp anlayışlarından, kullandıkları aletlerden ve tedavi yöntemlerinden bahsettik. Bilgilerimizin üstüne bilgilerin her gün eklenmesi dileği ile bu konuyu bu yazımızda sonlandırmış bulunmaktayım. Diğer yazılarımızı okumanızı temenni ediyorum. Herkese iyi okumalar. 


Galen Usulü Fıtık Tedavisi














  • ALGRA, K., BARNES J., MANSFELD J., SCHOFIELD M. (1999), The Cambridge History of Hellenistic Philosophy, Cambridge University Press, Cambridge.
  • AYTAÇLAR,Ö.P. (2006), Yazıtlar ve Antik Kaynaklar Işığında Batı Anadolu’da Entelektüeller, Ege Y ayınevi, İstanbul.
  • BARD, K., A.,SHUBERT,S.B. (1999). Encyclopedia of the Archaeology of Ancient Egypt, Routledge.
  • BAYKAN, D. (2009), Allianoi Tıp Aletleri.
  • BÖCK, B.(2014), “Antik Mezopotamya’da Tıp”, Aktüel Arkeoloji, 42, Kasım-Aralık. 
  • CLINE, H.E., RUBALCABA, J. (2005), The World in Ancient Times: The Ancient Egyption World. , Oxford University Press, New York. 
  • ERGİNÖZ, G.Ş. (2014), “Hitit Döneminde Anadolu'da Hastalıklar, Tedavileri ve Hekimler”, Aktüel Arkeoloji Dergisi, 42. sayı, Kasım-Aralık. 
  • FRED, M. (1987), Essays on Ancient Philosophy, University of Minnesota Press, Minneapolis. 
  • FORSHAW, R.J., ‘The Practice of Dentistry in Ancient Egypt’, British Dental Journal, 206, Mart 2009.  
  •  HALİOUA, B., ZİSKİND, B., DEBEVOİSE, M. B. (2005), Medicine in The Days of The Pharaohs, Harvard University Press, New York.
  • HAWASS, Z. (2002), Hidden Treasures of the Egyptian Museum, The American University in Cairo Press, Cairo. 
  • HOMEROS (1924), Odyssey. Çev. A. T. Murray, William Heinemann, Tne Loeb Classical Library, London. 
  • OBERHELMAN, S.M. (2014), “Anatomik Adak Kabartmaları ve Yazıtlar”, Aktüel Arkeoloji Dergisi, 42, Kasım-Aralık. 
  • ÖZBEK, M. (2014), ‘Trepanasyon: Eskiçağlarda Beyin Ameliyatı’, Aktüel Arkeoloji 42, Kasım - Aralık.
  • ÖZKAN, A. M. (2014), “Toprak Anadan Gelen Şifa Tıbbı Bitkiler”, Aktüel Arkeoloji, 42, Kasım-Aralık.
  • PRIORSCHI, P., (1999). A History of Medicine: Primitive and Ancient Medicine, Bölüm I, 2. baskı, Horatius Press, Omaha.
  • PRIORSCHI, P., (1999). A History of Medicine: Roman Medicine, Bölüm III, 2. baskı, Horatius Press, Omaha.
  • PRIESTLEY, J. (2014), Herodotus and Hellenistic Culture: Literary Studies in the Reception of the Histories, Oxford University Press, New York
  • TASSINARI, P. (2014), “Antik Dünyada Tıp ve Sağlık”, Aktüel Arkeoloji dergisi, 42, Kasım-Aralık.
  • UZEL, İ, (2000). Anadolu'da Bulunan Antik Tıp Aletleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara. 





















Yorumlar

Popüler Yayınlar